Tanısal ve Girişimsel Sialendoskopi
Tanısal ve Girişimsel Sialendoskopi
İlk sialendoskopik girişimlerimize 2004 yılında başlamıştık. Aslında bu konudaki öncül çalışmalarımız birkaç yıl daha eskiye gider. Günümüze gelene dek konunun dünyadaki öncülerini yakından izledik. Başlangıçta birkaç kişiydiler ve her fırsatta kendileriyle buluşmaya çalıştık. Doğrusu yaşadığımız süreç zaman zaman çok sıkıntılı idi. Hatta birkaç kez bırakmayı bile düşünmüştük. Ancak dördüncü yılın sonunda en son gittiğimiz Almanya'daki kursta; Almanya, İsrail, Fransa ve İsviçre'deki uzmanlardan sonra konuya en hakim diğer uzmanlar arasında bulduk kendimizi. Elbette ki olgu sunumları ya da küçük serilerle literatüre katkıda bulunmuş başka uzmanlar da vardı, ama örneğin intraduktal endoskopik taş kırma teknikleri gibi hala boş bir alanda bizlerin de ilgi uyandıran deneyimleri olmuştu. Katıldığımız ilk kurslarda tanıştığımız çoğu uzmanın ya hiç başlamamış, ya da başlayıp da bırakmış olduklarını da öğrenmiştik. Oysa ki konu mutlak bir şekilde gelecek vaadetmekteydi ve öncü klinikler "duktusu engelleyen bir taş" yüzünden gland rezeksiyonuna neredeyse hiç başvurmaz hale gelmişlerdi. Bütün bunlara tanıklık ediyor olmak bizleri yeniden kamçıladı ve sialendoskopik girişimler konusunda ülkemizi dünyadaki öncüler arasında saydırmaya azmettirdi. Böylelikle güç koşullarda ve salt kişisel olanaklarla sürdürdüğümüz çalışmalarımızı yoğunlaştırdık ve konu üzerine kitap hazırlayabilecek bir birikime ulaştık. Tükürük bezlerinin sadece duktal patolojilerine tümör dışı- ve sialendoskopinin inceliklerine bu kadar spesifik bir şekilde yönelmiş bir kitap henüz başka bir dilde yayınlanmamıştır. Bizler bu konuyla ilgili pek çok şeyi dünya ile aynı zamanda ve çoğu kez kendi kendimize öğrenmek zorunda kaldık. Bizden sonra başlayacak meslektaşlarımız bizlerin sıkıntılarını yaşasın istemedik. Ülkemizde henüz bir başka klinikte bile yapılmazken, sialendoskopi üzerine kitap yazmamızın asıl sebebi budur. Bu kitabın oluşmasına, ülkemizdeki kongre ve toplantıların adeta tekelleşmesi ve meslektaşlarımıza ulaşmamızdaki güçlükler de bir yerde sebep olmuştur.
Sialendoskopi gibi talepkar bir girişimin yoğun bir eğitim gerektirmesinin ve uzun ve çok çeşitli unsurları kapsayan öğrenme sürecinin bizlere bir dört yıla malolduğunu ya da konuya hakim olduğumuza üzerinden bir dört yıl geçtikten sonra inandığımızı söylersek bu çabanın değeri sanırız daha iyi anlaşılacaktır. Umarız bu süreç bizden sonrakiler için daha kısa ve rahat olur. Buna katkımız olabilecekse her şeye değmiş olacak.