Nükleer Kardiyoloji
Carr ve ekibi tarafından 1964 yılında sezyum-131 kullanılarak ilk miyokard perfüzyon sintigrafisi (MPS) görüntüsünün alınmasından günümüze kadar, nükleer kardiyoloji hızla ilerlemiş ve özellikle son yirmi yılda önemli düzeyde gelişme kaydetmiştir (1,2). MPS'de bazı kısıtlılıkları olan planar görüntüleme yönteminin yerini modern "single photon emission computerized tomography" (SPECT) yönteminin alması, iskemik kalp hastalığının (İKH) invaziv olmayan yöntemlerle değerlendirilmesinde, MPS'nin sık başvurulan ve güvenilir bir yöntem olmasını sağlamıştır. Sol ventrikül miyokardı SPECT yöntemi ile tüm segmentlerde ve üç boyutlu olarak incelenebilmektedir. Böylece MPS, standart efor testinden daha yüksek duyarlılık ve özgüllük oranlarına erişmiştir.
Gelişmiş ülkelerde sık kullanılan nükleer görüntüleme yöntemleri son yıllarda ülkemizde de sıkça başvurulan tetkikler haline gelmiştir. İKH tanısı için yapılan standart MPS'nin yanısıra son yıllarda "sol ventrikül fonksiyon bozukluğu olan kronik koroner arter hastalığında" revaskülarizasyon girişimlerinin "canlı doku" varlığında mortalitede önemli düzeyde iyileşme sağlaması, miyokard canlılığının belirlenmesini, bu tür hastalarda kritik noktaya taşımıştır. Günümüzde miyokard canlılığının belirlenmesi için başvurulan yöntemlerin neredeyse tümü nükleer kardiyolojik yöntemlerdir. Yine son yıllarda "kalp vurumları ile eşlendirilmiş SPECT" (1) olarak da tanımlanabilen "gated SPECT" yöntemi, MPS ile birlikte aynı anda "sol ventrikül duvar hareketlerinin ve ejeksiyon fraksiyonunun" değerlendirilmesine imkan verebilmektedir.
Son yıllarda üzerinde yoğunlaşılan diğer bir konu da, acil servislerde akut koroner sendrom şüphesi ile değerlendirilen hastaların incelenmesinde başvurulan "akut rest MPS" yöntemidir.
Bu kitapçıkta konvansiyonel nükleer kardiyolojik yöntemler ile son yıllarda sık başvurulan canlı doku tanısı, "gated SPECT" ve "acil serviste MPS" uygulamaları gibi konular, pratik ve özet bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Nükleer kardiyolojinin oldukça karmaşık ve uzmanlık bilgisi gerektiren teknik detaylarından kaçınılarak klinik bakış açısıyla ve son yıllardaki gelişmelerin ışığında özlü bir sunum amaçlanmıştır.