İlk Kitabım İlk Öğretmenim
Kitap Tanıtım Yazısı :
İstanbul, bir yaz akşamı. Boğazdayız. Dünya’nın en güzel yeri. Nasıl olmasın. Napolyon bile “tüm dünya benim olsa Constantinopolis’i başkent yapardım.” demiş. Herkes mutlu. Çünkü mezuniyet törenindeyiz. Yarınlarına umutla, mutlulukla bakan gençler. Yüzleri gülüyor. Gülümsemeleri, kahkahaları boğazın serin sularına dalıyor. Bazıları el ele, göz göze. Yaşamlarını birleştirmek için birbirlerine söz vermişler. Ne güzel. Rektör Prof. Dr. Mehmet Emin Karahan ve eşi Öğretmen Melek Hanım, sevgili eşim Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adnan Kaypmaz ve ben öğrencilerden ayrı bir masadayız. Yanımızda başka öğretim üyeleri de var. Hafif esen boğaz rüzgarı günün boğucu sıcağını alıp götürüyor. Rektör bey açılış konuşmasında öğrencilere başarılarla dolu hayatları olmasını diliyor. Rektör yardımcısı da. Konuşma sırası bana geliyor. Aynı yılın şubat ayında yaş haddinden dolayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden emekli olmuştum. Olağanüstü güzellikte bir veda töreniyle fakültemden ayrılmıştım. Ama asıl öğrencilerimden ayrıldığım için gerçekten çok mutsuzdum. Halbuki ne kadar alışmıştık birbirimize. Yaklaşık 46 yıl. Sanki kolum kanadım kırılmıştı. Öksüz kalmış gibiydim (bu nedenle sonbaharda iki özel vakıf üniversitesinde derse başlamış olacağımı da söylemek isterim) Rektör bey Ayşe Hoca siz de konuşun dediğinde, binlerce doktorun yetişmesinde emeğim olduğunu sözlerim arasında söyledim, yayınlar, kitaplar, kongreler bu öğrencileri pek ilgilendirmezdi çünkü onlar mühendislik öğrencileriydi. Sözüm bitti oturdum. Öğretmen Melek Hanım konuşmasına başladı. Çocuklar dedi. Yaşamınızdaki eğitim süresince pek çok hocayla karşılaştınız. Çoğunu unutursunuz. Ama asla adını dahi unutmayacağınız bir öğretmen var o da ilkokul birinci sınıftaki öğretmeniniz. Şaşırmıştım. Melek hoca doğru mu söylüyor diye düşündüm. Evet ben ilkokul birinci sınıf öğretmenim Ayten Hocamı çok sevmiştim. Ama ya başkaları?! Bu düşünceyle herkese sormaya başladım. Simitçiye, bahçevana, tezgahtara, taksi şoförüne, yani hiç tanımadığım insanlara sormaya başladım. Sonuç şöyleydi. Herkes ilk öğretmenini hatırlıyordu. Ve soruma cevap verirken gülümsüyordu yani çocukluğuna dönüyordu. Buna da sebep çocukluktaki mutluluğunu hatırlamasıydı.
Bundan birkaç yıl önce Bayındır Kazım Dirik İlkokulu’nda birinci sınıfta bana öğretmenlik yapan sevgili öğretmenim Ayten Hocamı aramayı ve onun elini öpmeyi istemiştim ama koşullarım buna el vermemişti. Bu yüzden 2016 yılının sonbaharında Bayındır’a giderek Ayten Hocamın izini sürmeye niyet ettim. Bu kitap bu nedenle yazılmıştır. Onun bir yıl önce yaşamını yitirdiğini öğrendiğimde gerçekten çok üzüldüm. Ama Cumhuriyetin bu değerli öğretmeninin öğrencisi olmak bana herzaman onur vermiştir.
Onu minnet ve şükranlarımla anıyorum
Ruhu şad olsun. . .
Prof. Dr. Ayşe Kaypmaz